‘bir şey unutma’ demiştin yıllar önce bugün,
sabah erken hazırlandığımızda.
o günden mi kaldı nedir? Bir şey unutmadım, hem de hiçbir şey.
çok uzaklara gidişimizin ilkiydi, yanımıza ne alacağımızı bilmeden birbirimizi alıp gidişimizdi.
nereye gideceğimizi , nerede kalacağımızı da düşünmedik tek düşündüğümüz şehri terk etmekti.
‘bir şey unutma’ dedin, ben de unutmadım, ne otelin kapısında yatan kedinin adını, ne akşam yemeğinde yediklerimizi, ne ayakkabılarının rengini…
– bak boğulursam beni sen kurtar
+ senin için balık olur gelirim
– balık değil can kurtaran ol
+ can kurtaran değil sana canını veren olurum
– sen zaten bana can verdin…
‘bir şey unutma’ dedin, ben de unutmadım, yol boyu dinlediğimiz şarkıyı, kaybettiğimiz anahtarı, koparıp kaçtığımız çiçekleri.
– iskambil falı bakalım mı?
+ olur
– ya açılmazsa?
+ üzülür müsün?
– üzülürüm
+ bende
– burada son gecemiz zaten üzgünüm
+ hadi bakalım, belki açılır…
‘Bir şey unutma’ dedin, ben de unutmadım, falın açılmadığını, sarılıp ağladığını, yıldızları saydığımızı…
bir şeyi daha unutmadım. ‘sen de bir şey unutma’ demiştim…